Willing Ne demek ? İstekli Olmak İngilizce Nasıl Söylenir ? | İngilizce Dersleri
İngilizcede sıkça kullanılan "willing" kelimesi, bir şeyi yapmaya istekli olmayı ifade eder. Peki, willing ne demek, nasıl kullanılır ve hangi cümlelerde karşımıza çıkar? Bu yazıda, willing kelimesinin anlamını, okunuşunu ve geçmiş, şimdiki, gelecek zamanlardaki kullanımını detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. Ayrıca, günlük hayatta işinize yarayacak 40 farklı örnek cümleyle bu kelimeyi nasıl doğru kullanabileceğinizi öğreneceksiniz. İngilizce kelime bilginizi geliştirmek ve konuşma pratiğinizi güçlendirmek için okumaya devam edin!
Willing [ˈwɪlɪŋ] – Bir şeyi yapmaya istekli, gönüllü olmak.
Bu kelimenin doğru telaffuzunu öğrenmek için [ˈwɪlɪŋ] şeklinde okunmasına dikkat edebilirsin. "Will-ing" şeklinde iki heceye bölünerek okunur ve "w" sesi yumuşak bir şekilde çıkarılır.
Şimdiki Zaman (Present Tense)
✅ Olumlu Cümleler:
- She is willing to help us with the project. (O, projede bize yardım etmeye istekli.)
- I am willing to try new things. (Yeni şeyler denemeye istekliyim.)
- They are willing to work overtime. (Onlar fazla mesai yapmaya istekliler.)
- He is willing to learn a new language. (O, yeni bir dil öğrenmeye istekli.)
- We are willing to negotiate the terms. (Şartları müzakere etmeye istekliyiz.)
❌ Olumsuz Cümleler:
6. She is not willing to change her opinion. (O, fikrini değiştirmeye istekli değil.)
7. I am not willing to take that risk. (O riski almaya istekli değilim.)
8. They are not willing to share their resources. (Onlar kaynaklarını paylaşmaya istekli değiller.)
9. He is not willing to help. (O, yardım etmeye istekli değil.)
10. We are not willing to wait any longer. (Daha fazla beklemeye istekli değiliz.)
Geçmiş Zaman (Past Tense)
✅ Olumlu Cümleler:
11. She was willing to help us yesterday. (O, dün bize yardım etmeye istekliydi.)
12. I was willing to accept the offer. (Teklifi kabul etmeye istekliydim.)
13. They were willing to make a compromise. (Onlar uzlaşmaya istekliydiler.)
14. He was willing to take responsibility. (O, sorumluluk almaya istekliydi.)
15. We were willing to support him. (Ona destek olmaya istekliydik.)
❌ Olumsuz Cümleler:
16. She was not willing to listen. (O, dinlemeye istekli değildi.)
17. I was not willing to change my plans. (Planlarımı değiştirmeye istekli değildim.)
18. They were not willing to apologize. (Onlar özür dilemeye istekli değillerdi.)
19. He was not willing to take the blame. (O, suçlamayı kabul etmeye istekli değildi.)
20. We were not willing to follow their rules. (Onların kurallarına uymaya istekli değildik.)
Gelecek Zaman (Future Tense)
✅ Olumlu Cümleler:
21. She will be willing to help us tomorrow. (O, yarın bize yardım etmeye istekli olacak.)
22. I will be willing to learn new skills. (Yeni beceriler öğrenmeye istekli olacağım.)
23. They will be willing to collaborate. (Onlar iş birliği yapmaya istekli olacaklar.)
24. He will be willing to travel for work. (O, iş için seyahat etmeye istekli olacak.)
25. We will be willing to accept the challenge. (Bu meydan okumayı kabul etmeye istekli olacağız.)
❌ Olumsuz Cümleler:
26. She will not be willing to change her habits. (O, alışkanlıklarını değiştirmeye istekli olmayacak.)
27. I will not be willing to take that job. (O işi almaya istekli olmayacağım.)
28. They will not be willing to compromise. (Onlar uzlaşmaya istekli olmayacaklar.)
29. He will not be willing to relocate. (O, taşınmaya istekli olmayacak.)
30. We will not be willing to wait forever. (Sonsuza kadar beklemeye istekli olmayacağız.)
Şart Cümleleri (If Clauses & Modals)
✅ Olumlu Cümleler:
31. If you ask politely, she might be willing to help. (Nazikçe sorarsan, sana yardım etmeye istekli olabilir.)
32. I would be willing to try that new dish. (O yeni yemeği denemeye istekli olurdum.)
33. They could be willing to negotiate. (Onlar müzakere etmeye istekli olabilirler.)
34. He should be willing to listen. (O, dinlemeye istekli olmalı.)
35. We would be willing to invest in the project. (Bu projeye yatırım yapmaya istekli olurduk.)
❌ Olumsuz Cümleler:
36. If she is tired, she might not be willing to go out. (Eğer yorgunsa, dışarı çıkmaya istekli olmayabilir.)
37. I would not be willing to move to another country. (Başka bir ülkeye taşınmaya istekli olmazdım.)
38. They could not be willing to lower the price. (Onlar fiyatı düşürmeye istekli olmayabilirler.)
39. He should not be willing to take that risk. (O, bu riski almaya istekli olmamalı.)
40. We would not be willing to lend money. (Biz, borç vermeye istekli olmazdık.)
Yorumlar
Yorum Gönder